“Ben müziğin bir şeyleri değiştirebileceğine inananlardanım” Böyle diyor Siya Siyabend. Müziğin dünyayla
kurulabilecek en sağlam bağlardan biri olduğuna dair sarsılmaz bir inanç
besliyorlar. Aslına bakarsanız sanırım tek sağlam bağları da o. Bu yüzden kendilerini en güvende hissettikleri
yerde müzik yapıyorlar: sokakta. Müziğin
bu hali tamamen doğal, rahat ve samimi. Çoğu ülkede en olmadık şehirlerde bile
birçok örneği mevcut ve tamamen normal karşılanır iken, bizde henüz İstiklal
Caddesi’nden pek çıkılamadı. Sanırım
kartonların üzerinde oturup salaş kıyafetlerle gülüp eğlenerek müzik yapan
insanlara deli gözüyle bakmamamız için birazcık daha zamana ihtiyacımız var.
Aşağıdaki 3 grup, daha çok İstanbul’un arka sokaklarında tanınan, çöpçüsünden bankacısına
kadar herkesin bir şekilde kalbine dokunan müzik yapan insanlardan
oluşuyor.
Light in Babylon
Dünyayı gezdikleri halde İstiklal Caddesi’ni evleri yapmış bir grup kendileri. 3-4 kez denk gelip oradan öylece geçip gitmemi engellemişlikleri vardır. Barışa inanan ve bu yolla dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeyi hayal eden kalplere sahipler. 2009’da kurulup 2 albüm yapmışlar. (2009 – İstanbul / 2011 - Life Sometimes Doesn't Give You Space ) Etnik müzik olarak adlandırdıkları şarkıları sokağa yayan vokalistleri İran asıllı İsrailli Michal Elia Kamal müthiş bir sese sahip. Gitarda ise Fransız yavuklusu Julien Demarque var :) Santurla inanılmaz bir aşk yaşayan Metehan Çiftçi ise grubun Türkiye ayağı gibi. Videoda görünen çok ufak bir kısım, asıl İstanbul’a yolunuz düşerse Taksim’e girdiğiniz anda kulağınıza çalınan melodilerini duymazdan gelmezseniz enfes bir şeyle karşılaşacağınızı garanti ederim.
Siya
Siyabend
Sokak ve müzik bir araya geldiğinde Siya Siyabend’i hatırlamamak, büyük ayıp! Sokağın içinde doğup orada büyüyen, hayatla alıp verdikleri her şeyin sokaktan geldiği bir grup olan 1994 doğumlu Siya Siyabend, müzik yapmaya başladığında etraflarında hatırı sayılır bir kalabalık toplanıyor. 4 albümleri mevcut. Daha çok şehrin tehlikeli çocukları gibi görünüyorlar ama onlara göre asıl tehlike güvenilir görünenler. O yüzden saklamıyorlar kim olduklarını. Özgürlüğe dair bir inançları var ve bunu hakikaten hakkıyla yaşıyorlar. Grup isminin anlamı bir söyleme göre “gölgenin gölgesi” imiş. İlham aldıkları insanlar arasında Edip Cansever, Şeyh Bedrettin, Miles Davis’in isimleri geçiyor. Çok eskiye dayanmalarına rağmen bize tanıtılmaları Fatih Akın’ın Crossing The Bridge – Sound of İstanbul belgeseline dayanıyor. Ki o da muazzam bir yapımdır, sonra değineceğim.
Sokak ve müzik bir araya geldiğinde Siya Siyabend’i hatırlamamak, büyük ayıp! Sokağın içinde doğup orada büyüyen, hayatla alıp verdikleri her şeyin sokaktan geldiği bir grup olan 1994 doğumlu Siya Siyabend, müzik yapmaya başladığında etraflarında hatırı sayılır bir kalabalık toplanıyor. 4 albümleri mevcut. Daha çok şehrin tehlikeli çocukları gibi görünüyorlar ama onlara göre asıl tehlike güvenilir görünenler. O yüzden saklamıyorlar kim olduklarını. Özgürlüğe dair bir inançları var ve bunu hakikaten hakkıyla yaşıyorlar. Grup isminin anlamı bir söyleme göre “gölgenin gölgesi” imiş. İlham aldıkları insanlar arasında Edip Cansever, Şeyh Bedrettin, Miles Davis’in isimleri geçiyor. Çok eskiye dayanmalarına rağmen bize tanıtılmaları Fatih Akın’ın Crossing The Bridge – Sound of İstanbul belgeseline dayanıyor. Ki o da muazzam bir yapımdır, sonra değineceğim.
Koptu Kervan
Sokak müziğinin evrensel olduğunun en iyi kanıtlarından biri, Koptu Kervan. Şimdilerde pek görünmüyorlar ama “müzik yasak” adlı albümleri onları tanımak için fazlasıyla yeterli. Lazca, Türkçe, İbranice, Kürtçe, Yunanca.. Birçok dilde ezgileri var, gönül istiyor ki susmasın, hep söylensin şarkıları. Ben 2-3 sene önce Olimpos’ta gecenin bir yarısı rastlamıştım onlara, o gün bugündür hep gülümsetirler duyduğumda. Sadece İstanbul’da değiller anlayacağınız, İzmir ve Ankara’nın sokaklarını müzikle doyurmuşlar birçok kere. 68 kuşağının bugüne kalmış çiçek çocukları onlar, rastalı saçları ve çıplak ayaklarıyla. Dilerim bir gün denk gelirsiniz, ben şanslı olandım! :)
Sokak müziğinin evrensel olduğunun en iyi kanıtlarından biri, Koptu Kervan. Şimdilerde pek görünmüyorlar ama “müzik yasak” adlı albümleri onları tanımak için fazlasıyla yeterli. Lazca, Türkçe, İbranice, Kürtçe, Yunanca.. Birçok dilde ezgileri var, gönül istiyor ki susmasın, hep söylensin şarkıları. Ben 2-3 sene önce Olimpos’ta gecenin bir yarısı rastlamıştım onlara, o gün bugündür hep gülümsetirler duyduğumda. Sadece İstanbul’da değiller anlayacağınız, İzmir ve Ankara’nın sokaklarını müzikle doyurmuşlar birçok kere. 68 kuşağının bugüne kalmış çiçek çocukları onlar, rastalı saçları ve çıplak ayaklarıyla. Dilerim bir gün denk gelirsiniz, ben şanslı olandım! :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder